Mardin Artuklu Üniversitesi’nden OHAL ManzaralarıMardin Artuklu Üniversitesi’nin barındırdığı zengin ve üretken akademik ortam özellikle son üç yılda bilinçli olarak tahrip edildi. Akademik anlamda yetkinlik ve bilimsel üretimden ziyade rektör ve rektör üzerinde nüfuz sahibi üçüncü şahısların keyfi ve siyasi tercihleri üniversitenin çölleştirilmesinde en önemli rolü oynadı. Bunun sonucu olarak birbirinden değerli onlarca akademisyenin işine son verildi. Yüzlercesinin çalışma güvencesi sonlandırıldı. Hali hazırda üniversitede çalışan öğretim elemanları, memurlar şahsi çıkarlar ve kişisel ilişkiler üzerinden ayrıştırıldı, idari ve yönetici kadrolar tarafından akademisyenlerin ders içeriklerine, ders işleme biçimlerine ve araştırmalarına doğrudan veya dolaylı müdahalelerde bulunmak adına öğrenciler ve öğretim elemanları arasındaki karşılıklı güvenin zedelenmesine sebep olacak inisiyatiflerin alınmasına göz yumuldu, hatta desteklendi. Rektörlüğe atanır atanmaz ilk iş uluslararası tanınırlığı olan yabancı uyruklu pek çok akademisyenin görevine hukuksuz bir şekilde son veren Rektör Ahmet AĞIRAKÇA, kamuoyunda en son bazı AKP’lilerin Mardin İl Yönetimi seçimi ile ilgili “partimizden çek elini kardeşim” tepkisine “ben genel başkanımızın Mardin temsilcisiyim” diye yanıt vererek yer almıştı. Özellikle içinden geçtiğimiz OHAL süreciyle, sorumluluğunu bakanlar kurulunun YÖK’e, YÖK’ün Üniversite Rektörlüklerine, Rektörlerin ise YÖK’e attığı hukuksuz KHK listeleri vasıtasıyla tüm ülkede akademik dünya çölleştirilmiş durumda. Sözde darbeyle mücadele amacı altında Türkiye genelinde üniversiteler, bünyelerindeki muhalif ve çok değerli akademisyenlerini yitirdi. İyice tarumar olmuş ve aslında pek çok bölümün açılabilme şartlarını bile yitirdiği üniversitelerden biri de Mardin Artuklu Üniversitesi’dir. Mardin Artuklu Üniversitesi’nde izinlerin mutlak bir keyfiyete tabi olması; Kadro ilanlarının, bölümlerin görüş ve talebi ve hatta haberleri bile olmadan duyuruya çıkması; Alım jürilerinde bölüm başkanı ve en az bir bölüm üyesi bulunması gerekirken, bölüm dışından oluşturulan jürilerle hukuksuz bir biçimde gerçekleştirilmesi; Hak kazanmış kişilerin hakları keyfiyetle gasp edilerek bölüm ve fakültelerin ihtiyaç duymasına rağmen kadro alamamaları; Dönem ortasında görevlendirmelerin sürgün amacıyla kullanılmasıyla hem hocaların hem de öğrencilerin mağdur edilmesi; Bireysel ya da toplu toplantılar vasıtasıyla bölüm çalışanlarının “uyarılması” ve “tehdit edilmesi”; Akademik izinlerin herhangi bir kıstas gözetilmeden keyfiyetle onaylanması ya da reddedilmesi; İdari soruşturmaların ve cezaların düşünceleri beğenilmeyen akademisyenlerin ifade özgürlüklerini engelleme maksadıyla kullanılması; ders içeriklerine yönelik keyfi müdahaleler gibi birçok hak ihlali yaşanmıştır. 1. Kadro Keyfiyeti Kamuoyunda sıkça tartışıldığı için kabaca güvenceli kadro diyebileceğimiz “33A” ve güvencesiz kadro diyebileceğimiz “50D”lilerin durumu. Güvenceli kadro olan 33A’ya dahil olan ÖYP’li araştırma görevlileri bir KHK ile bir gecede kendilerinin güvencesiz 50D kadrosuna geçirildiklerini öğrendiler. YÖK bu konuda oluşan haklı tepkiler nedeniyle rektörlüklere 2017 sonuna kadar 50D’ye geçirilen araştırma görevlilerini tekrar 33A kadrosuna alınması için yetki verdi. Bu çerçevede bazı üniversite rektörleri tüm 50D kadrosundaki araştırma görevlilerini tekrar 33A kadrosuna aldı. Kimi üniversite rektörlükleri ise bu konuda bazı akademik kıstaslar belirleyerek bu kıstaslara uyanları 33A kadrosuna geçirdi. Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü gibi bazı üniversite rektörleri ise bu yetkiyi tamamen keyfi bir şekilde kullanmış, herhangi bir kriter getirmeksizin birkaç araştırma görevlisini 33A kadrosuna alırken büyük çoğunluğunu keyfi bir kararla güvencesiz kadro olan 50D kadrosunda bırakmıştır. Bunlardan biri de ÖYP’li olduğu için kadrosu 50D’ye geçirilen Devlet Konservatuarı Araş. Gör. Mahir Mak’tır. Mak’ın geçirildiği 50D kadrosu gerekçe gösterilerek, doktorasını tamamlamasına ve bölümün de ihtiyaç duymasına rağmen kadro verilmeyerek görevine son verilmiştir. 2. Soruşturma ve Cezalar İİBF Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. İzzet Çıvgın, KHK’lar vasıtasıyla üniversiteden, arkadaşlarından ve öğrencilerinden kopartılan akademisyen arkadaşları için Gazete Duvar’da “Bütün Kararnameler Gözden Geçirilmeli” başlığıyla bir yazı yayınlamıştır. Çıvgın’ın içeriğinde KHK’lı arkadaşlarının masumiyetinden bahsettiği yazısı nedeniyle rektörlükçe hakkında soruşturma açılmıştır. Haklarında kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunmayan ve bu çerçevede BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve hatta Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nca garanti altına alınan adil bir mahkemede yargılanarak mahkum edilmeyen hiç kimsenin suçlu ilan edilemeyeceği ilkesini göz ardı eden rektörlük ve soruşturmacılar, bu arkadaşları için “masumlar” deme “suçu”nu işleyen Çıvgın’ı soruşturmuş ve hakkında kınama cezası vermiştir. 3. Sürgünler İİBF Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim elemanlarından Yrd. Doç. Dr. İzzet Çıvgın ve eşi Öğr. Gör. Hatice Çıvgın derslerin bitimine iki buçuk hafta kala rektörlükçe sırasıyla Midyat ve Ömerli Yüksek Okullarına görevlendirme adı altında sürgün edilmişlerdir. Zaten KHK’lar eliyle bölümden kopartılan hocaların eksikliği ortadayken üzerlerinde “sekiz” ders bulunan bu iki hoca dönemin bitmesi bile beklenmeden sürgün edilerek yüzlerce öğrenci de mağdur edilmiştir. Bu sürgünün asıl gerekçesi ise İzzet Çıvgın’ın ÖYP’li oldukları için kadroları 50D’ye geçirilmiş araştırma görevlilerinin kadrolarının güvenceli 33A’ya geri alınması için bölüm hocalarının çoğunluğu ile birlikte bölüm başkanına talepte bulunmasıdır. Bölüm başkanı Yrd. Doç. Dr. Zelal Başak Kızılkan bölüm öğretim üyelerinin çoğunluğu konuyla ilgili konuşma isteğini dahi geri çevirmiş, üstelik bu durumla ilgili öneride bulunan İzzet Çıvgın’ı rektörlüğe şikayet ederek Çıvgın çiftinin rektörlükçe sürgün edilmesinde rol almıştır. Mimarlık Fakültesi Araş. Gör. Emre Özyetiş birkaç gün önce rektör Ahmet AĞIRAKÇA odasına çağırılmış aşağıda da belirtildiği üzere tehdit ve hakarete maruz kalmıştır. Bunun üzerine savcılığa suç duyurusunda bulunan Özyetiş 29.12.2017 tarihinde Rektörlükçe Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu’na sürgün edilmiştir. 4. Hakaret ve Tehdit Son iki senedir Türkiye çapındaki bütün Mimarlık Fakültelerinden öğrencilerin katıldığı ulusal yarışmalarından ödüllerle dönen fakültede yürütülen ders içerikleri kapsamında gösterilen Zeki Demirkurbuz’un “Masumiyet” filmi ile Reha Erdem’in “Kozmoz” filmleri Rektör Ağırakça tarafından "ahlaksız" bulunarak derslerin içerikleri ve yürütülüş biçimi hedef gösterilmiştir. Bununla ilişkili olarak Mimarlık Fakültesi’nde dört yıldır araştırma görevlisi olarak çalışan Emre Özyetiş’i Rektör Ağırakça makam odasına çağırarak kendisine cinsel kimliği üzerinden saldırmış, tehdit etmiş, kişiliğine ve akademik etkinliğine hakaret etmiştir. Yukarıda belirtilen uygulamaların pek çoğu ile ilgili hukuki süreçler başlatılmıştır. İçinden geçtiğimiz bu ağır şiddet ve baskı dolu dönemin karanlığına rağmen bizler hala özgür ve adaletli bir ülke ve akademinin mümkün olduğuna inanıyoruz. Özgür hayatlarımızı ve üniversiteleri hep beraber inşa edeceğiz. |
4422 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |