Açlık GrevleriHUKUKU İŞLETİN VE YAŞAM HAKKINA SAYGI DUYUN Demokrasiden, insan haklarından, barıştan hiç söz edilmeyen, hukukun askıya alınıp talimatlarla işletilmeye başlandığı, kişilere göre hukuk sisteminin oturtularak totaliter bir rejimin ülke sistemine entegre edilmeye çalışıldığı bir dönemi halk olarak açık ve net olarak görmekteyiz. Baskının had safhaya ulaştığı bir dönemde toplumsal barış ve yaşam hakkını savunmak için HDP Hakkâri Milletvekili Sayın Leyla Güven ülke barışının önünü açmak için açlık grevine başladı. Beraberinde cezaevlerinde, yurt içinde ve yurt dışında açlık grevleri dalga dalga yayılmaya başladı. Yetkililerin bu çığlık karşısında susmayı tercih etmesi sonucu cezaevlerinden ölüm haberleri geldi ve gelmeye devam etmektedir. Hükümet bu çığlığa ses vermek, çözüm odaklı yaklaşmak yerine her zaman olduğu gibi olaylara güvenlik eksenli ve görmezlikten gelme yaklaşım tarzını benimsedi. Cezaevlerinde ve dışarıda 9 kişinin yaşamı yitirmesi sonucunda hükümet insanlık onurunu ayaklar altına alarak cenazelerin defin işlemlerini engellemek için çaba sarf etti. Beyaz tülbentli annelere şiddet uygulayarak seslerini kısmaya çalıştı. Siyasi iktidar bu süreci demokratik hukuk temellinde çözmek yerine soruna kulak tıkayarak çözümsüzlüğü yöntem olarak benimsedi
Cezaevlerinden kısıtlı bir şekilde edindiğimiz bilgilere göre bağımsız sağlık ekiplerinin inceleme yapması engellendi, cezaevlerindeki açlık grevindekiler için hayati önemdeki ilaçların, B1, B12 vitaminlerinin ulaştırılması noktasında ciddi sıkıntılar yaşandığı yansıdı. Aldığımız duyumlara göre, ki sadece duyum alabiliyoruz çünkü cezaevlerinde açlık grevlerini inceleyecek, durumu yerinde görecek bağımsız sağlık komisyonlarına izin verilmemektedir.- cezaevi idareleri ve gardiyanları bazı cezaevlerinde arama bahanesiyle koğuşlara girerek ‘zaten öleceksiniz buradan ancak ölüleriniz çıkar’ gibi söylemlerle tahrikler yaratarak toplumun sinir uçlarıyla oynamak gibi bir görevi üstlendiklerini görüyoruz.
Cezaevlerinde ve dışarıda her geçen gün kritik aşamalar geçilmesine rağmen hem içerde hem dışarıda baskılar hat safhaya ulaştı ve cezaevlerindeki açlık grevleri ölüm oruçlarına dönüştü. Çocukları cezaevinde olan annelerin cezaevi kapılarında çocuklarının her an hayatlarını kaybedeceği endişesiyle beklemelerine bile tahammül edilemedi. Gebze’de bütün kamuoyu önünde annelere yönelik resmi görevlilerin tavrı toplum vicdanında çok ciddi yaralar açtı, çocuklarının hayatta kalabilmesi için bir ses olmaya çalışan anneler yerlerde sürüklendi, en ufak bir demokratik ve annelik tepkisi çok ciddi baskılarla karşı karşıya kaldı.
En son 1 Mayıs günü annelerin 1 Mayıs mitingine girişlerinde beyaz tülbentlerine el koyacak noktaya kadar gelindi. Bir devletin en önemli görevi kendi yurttaşını yaşatma sorumluluğu ne yazık ki yöneticilerin ucuz siyaset anlayışlarıyla yerle bir oldu. Televizyonlardan halka sürekli seslenen, ülkeyi en tepeden yöneten siyasetçilerin sürekli olarak annelere güzellemeler yapan siyasetleri neden cezaevlerinde çocuklarının ölmemesi için çırpınan anneleri darp eden bir zihniyete dönüştüğü kamuoyuna yansıdı.
Tarih bize toplum vicdanında açılan onarılmaz yaraların ileriki süreçte insani değerlerden uzak hastalıklı bir toplumun habercisi olacağını gösterdi.
Bizler sivil toplum örgütleri olarak annelerin ‘Siz yaşayasınız diye çocuklarımız ölüyor’ haykırışını şiar edinerek hiç kimse ölmeden birlikte özgürce yaşayalım diyoruz.
Bizler KESK Mardin Şubeler Platformu olarak buradan yetkililere acil çağrı yapıyoruz. Bir an önce vakit kaybetmeden adımlar atılarak kişiye özgü hukuktan vazgeçilip evrensel hukuk değerleri ölçüsünde uygulamalara geçin.
Cezaevlerinde ve dışarıda bir çığlık olan açlık grevlerindeki talepleri dikkate alıp adım atın ve bir an önce toplum vicdanında onarılmaz yaralar açacak süreci ortadan kaldırın. Annelerin çığlığı bu toplumun vicdanıdır artık ses verin çok geç olmadan yaşama ses olun, adım atın. KESK MARDİN ŞUBELER PLATFORMU
|