• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Üyelik Girişi
Site Haritası
Takvim
KESK ONURUMUZDUR..!

BİRLİKTEYKEN DAHA GÜÇLÜYÜZ!

EĞİTİM SEN'Lİ OLMA ZAMANI
PERFORMANSA, SINAVA HAYIR!
1 EYLÜL DÜNYA BARIŞ GÜNÜ
5 EKİM DÜNYA ÖĞRETMENLER GÜNÜ

Gezi Davası

                                     
Kamuoyunda ‘Gezi Davası’ olarak bilinen, aralarında Osman Kavala Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Can Atalay, Mine Özerden, Yiğit Ali Ekmekçi, Tayfun Kahraman’ın bulunduğu ve 2013 yılında Gezi Parkı eylemlerini organize edildiği iddiasıyla yargılandıkları İstanbul 30’uncu Ağır Ceza Mahkemesi, 18 Şubat 2020 tarihli duruşmada, Gezi Davası olarak bilinen dosyada oy birliği ile Osman Kavala’nın beraatine karar vermiş, ancak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı daha önce re’sen tahliye kararı verilen bir soruşturma kapsamında gözaltı kararı almış ve Kavala Silivri Cezaevi’nden çıkmadan 19 Şubat’ta yeniden tutuklanmıştı. Mahkeme tarafından verilmiş olan ‘BERAAT’ kararı  açıkça iktidar müdahalesi ile bozulmuş ve kararın bozulmasının ardından açılan davanın 25.04.2022 tarihli karar duruşmasında mahkemece oy çokluğu ile, Osman Kavala'ya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Can Atalay, Mine Özerden, Yiğit Ali Ekmekçi, Tayfun Kahraman'a da 18’er yıl hapis cezası verilmiştir. Sanıkların her duruşmayı takip etmelerine, yurtdışından karar duruşması için gelmelerine rağmen mahkemece şartları oluşmadığı halde sanıkların tutuklanmasına karar verilmiştir. Verilen karara şerh düşen hakimin “beraat kararı verilmelidir” şeklindeki şerhi dikkate alındığında en son başvurulacak tedbir niteliğinde olan tutuklamaya tedbir amaçlı olarak başvurulmadığı, cezalandırma amacı taşıdığı,  tutuklamanın kanunun amacını aştığı ve keyfi nitelikte olduğu tüm süreçlerden açıkça anlaşılmıştır.
Ancak belirtmek istiyoruz ki söz konusu yargılama adil yargılanma ilkelerine uygun olarak yürütülmemiştir. Adil yargılanma hakkının en önemli unsurlarından sanık/sanıkların tarafsız ve bağımsız yargılanma hakkı, ceza kararını veren heyetin üyelerinden birinin, davada müşteki konumda bulunan siyasi iktidar sahiplerinin mensup oldukları parti ile açık bir organik ilişkisinin olması, sosyal medyada tarafsızlık görüntüsünü ortadan kaldıracak paylaşımlarının bulunmasına rağmen; savunma makamının, hakimin davadan çekilmesi için yapmış olduğu başvuruların sonuçsuz bırakılması ile ihlal edildiği açıkça ortadadır.
Yargılama sürecinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hem hükümeti devirme hem de darbe teşebbüsüyle ilgili suçlamalar için makul şüphe uyandıracak delil olmadığına hükmederek, tutuklanmanın siyasi faktörlerle yetkinin kötüye kullanılması olduğu tespitini yapmış ve Kavala’nın derhal serbest bırakılması yönünde karar almıştır.  AİHM kararının etrafından dolanarak tutukluluğu devam ettirmek amacıyla üçüncü bir suçlama, casusluk suçlaması (TCK 328), ortaya çıkarılmıştır. Böylece Gezi Parkı protestolarının Anayasal zeminde olduğu, düşünce ve ifade özgürlüğü sayılması gerektiği yargı tarafından 2 defa tescillenmesine ve Aihm’in nihai ihlal kararlarına rağmen üçüncü defa ‘aynı deliller’ ile farklı suçlar yönelterek yargılama mantığının; iktidarın politik hırs ve  intikam alma amacı olduğunu, yargı mekanizmasının da yıllardır olduğu gibi bu saiklere çanak tuttuğunu kamuoyuna göstermiştir.
Kurgu senaryolarla ve otokratik yönetim özlemleriyle toplumsal muhalefet sindirilmeye, susturulmaya çalışılmaktadır. Bu yargılama, yargının siyasallaşması, siyaset tarafından kullanılmasının, cezalandırılmak istenen kişiye göre suç yaratma teşebbüsünün ve sadece hukuk normlarının değil, mantık kurallarının da hiçe sayılarak delil yerine komplo teorileri kullanma faaliyetinin açık bir örneğidir. Barışçıl toplanma hakkı kapsamında, Gezi Parkı eylemlerinin düzenlenmesinin, organize edilmesinin ve katılım sağlanmasının suç delili olarak değerlendirilmesi, demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olup kabulü mümkün değildir.
Söz konusu yargılama ile yapılmak istenenin; Gezi direnişini damgalamak, Gezi Parkını ve çevreyi korumak isteyen, toplumun her kesiminin desteğini alan temel hak ve talep arayışlarını sindirmek ve gözdağı vermek olduğunun bilincindeyiz. Ancak biz, Meslek örgütleri,sendikalar ve demokratik kitle örgütleri olarak; hepimiz için adaleti, demokrasiyi sağlamak yolunda mücadele kararlılığımızdan yargılanmak pahasına  vazgeçmeyeceğimizi belirtmek isteriz. Eğer bir gezi yargılaması yapılacak ise bunun gezi direnişi sırasında öldürülen  Ali İsmail Korkmaz, Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş, Ahmet Atakan, Ethem Sarısülük, Hasan Ferit Gedik, Medeni Yıldırım ve Berkin Elvan’ın  faillerinin bulunarak usulüne uygun  yargılanması ile olacağını belirtmek isteriz. 
Unutmayalım ki,
 
Herkese Adalet Gerek
Herkese Demokrasi Gerek
 
KESK  MARDİN ŞUBELER PLATFORMU
 


519 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
KESK'ten Haberler
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi35
Bugün Toplam449
Toplam Ziyaret305285
Hava Durumu
Saat
ANADİLSİZ EĞİTİM OLMAZ
DAHA GÜZEL BİR DÜNYA İÇİN EĞİTİM SEN'DE ÖRGÜTLEN
10 EKİM ANKARA KATLİAMI!
FAŞİZME, DARBELERE VE SAVAŞA KARŞI BARIŞ VE DEMOKRASİ İSTİYORUZ!
21 MART NEWROZ KUTLU OLSUN!
EŞİT VE ÖZGÜR YAŞAMAK İSTİYORUZ!
1 MAYIS
BİRLİKTE DEĞİŞTİRECEĞİZ