2010–2011 Eğitim Öğretim Yılında Eğitimin Sorunları Katlanarak ArttıMardin Eğitimsen Şubesi olarak, mevcut hükümetin kırık notları ile ilgili bir bazın açıklamsı yapıldı. Basın açıklaması öncesi bir konuşma yapan Eğitimsen Mardin Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Erdal ARSLAN, Hükümetin Eğitim-Öğretim ile ilgili uygulamalarının her yıl olduğu gibi bu yılda bir çok kırık not ile dolu olduğunu söyledi. Çalışanlar, taleplerini demokratik yollarla ortaya koyarken buna karşılık kolluk güçlerinin tahamülsüzlüğünün bu dönemde daha da arttığına dikkat çeken ARSLAN, bunun biz emekçiler açısından kabul edilemez olduğunu söyledi. Bu konuşmanın ardından Eğitimsen Şube başkanı M.Can Yıldız ise sözlerine şöyle devam etti; Eğitim sisteminin, eğitim ve bilim emekçilerinin yıllardır karşı karşıya kaldığı sorunlar, 2010–2011 eğitim-öğretim yılında artarak devam etmiştir. Geçtiğimiz eğitim öğretim yılı içinde, daha önceki dönemlerde olduğu gibi, eğitimin çözüm bekleyen en temel sorunlarını çözme noktasında yeterince adım atılmadığı gibi, var olan sorunların artarak devam etmiş olması düşündürücüdür. Türkiye’de pek çok alanda olduğu gibi, eğitim sisteminde de yıllardır birikerek büyüyen ve artık yapısal hale gelmiş, acil çözüm bekleyen sorunlar bulunmaktadır. Bu sorunları ana başlıklar ve rakamlarla ifade etmemiz gerekirse; Türkiye’de okullaşma sorunu hala tam anlamıyla çözülememiştir. Okulöncesinde okullaşma oranı ortalama %37, ilköğretimde %98, ortaöğretimde %69 seviyesindedir. Okula gitmeyenlerin önemli bir bölümünü kız çocukları oluşturmaktadır. MEB 2010–2011 istatistiklerine göre okulöncesi eğitimde 3-5 yaş grubunda okullaşma oranı toplamda %29.85, kız çocukları için yüzde %29.43; erkek çocukları için ise %30.3’tür. 4-5 yaş grubuna bakıldığında ise toplamda %43.10; kız çocukları için %42.47; erkek çocukları için ise %43.70’tir. İlköğretimde kız çocuklarının okullaşma oranının en düşük olduğu iller Bitlis (%84,27), Van (% 84,57) ve Hakkâri (%85,05), en yüksek olduğu iller ise Ankara (% 99,31), İzmir (%99,18) ve Mersin’dir (%99,01). İlköğretimde kız çocuklarının okullaşma oranın en düşük olduğu illerin Van, Bitlis, Hakkari gibi iller olmasında, sosyo-ekonomik nedenlerin yanı sıra eğitimde anadiline yer verilmemesinin de önemli bir payı bulunmaktadır. Ortaöğretimdeki okullaşmada cinsiyete göre fark büyümekte olup 2010-2011 itibariyle net okullaşma oranı %69.33 iken, bu oran erkekler için %72.35, kızlar için %66.14’tür. TUİK verilerine göre Türkiye’de 6 yaş üstü okuryazar olmayan 4.672.257 kişinin 3.757.203’ü kadındır. Okumaz-yazmazlık oranı kadınlarda %12,3, erkeklerde ise %3,1’dir. 2010 – 2011 eğitim ve öğretim yılında eğitim kamusal hak olmaktan çıkarma ve paralı hale getirme girişimleri bütün hızıyla sürmüştür. 2010–2011 eğitim öğretim yılı itibariyle 1.054 özel anaokulu, 898 özel ilköğretim okulu, 798 özel lise bulunmaktadır. 1930 yılında, çoğu yabancılara ait azınlık okulu olmak üzere, 300 kadar özel okul varken, 2011 yılında bu sayı 2.750’ye ulaşmıştır. 1930 yılında özel okullarda okuyan öğrenci sayısı 30 bin civarındayken, bugün özel okullarda okuyan öğrencilerin sayısı 498 bine ulaşmıştır.okul sayısı 33.310, derslik sayısı 332.902, öğrenci sayısı 10.916.643’tür. Devlet okullarındaki öğretmen sayısı ise bakanlık tarafından toplamda 458.046’dır. Türkiye’deki öğrencilerin yaklaşık %70’i ilköğretimde bulunmaktadır. 2002–2003 eğitim öğretim yılında ilköğretimde 35 bin 133 okul, 10 milyon 332 bin öğrenci varken, aradan geçen 9 yılda ilköğretimdeki öğrenci sayısı 10 milyon 917 bine çıkmasına rağmen okul sayısı 32 bin 797’ye gerilemiştir. Buru durum birleştirilmiş sınıf ve taşımalı eğitim uygulamalarının arttığının somut bir kanıtıdır. Kalabalık sınıflarda eğitim hem öğretmenler hem de öğrenciler açısından önemli bir sorun olmayı sürdürmektedir. Okulların fiziki yapı ve donanım açısından yaşadığı eksiklikler sağlıklı bir eğitim hizmetinin verilmesini güçleştirmektedir. Öğretmenlerin yarısını kadınlar oluşturmasına karşın okul yöneticilerinin büyük bölümü erkeklerden oluşmaktadır. Okulöncesi eğitimde çalışan 42.716 öğretmenin % 95’i (40.647), ilköğretimde çalışan 485.677 öğretmenin % 52’si (252.729), ortaöğretimde çalışan 206.862 öğretmenin ise % 41,9’u (86.688) kadınlardan oluşmaktadır. Buna karşın MEB Personel Dairesi rakamlarına göre okullarda yönetim kadrolarında bulunan 58.835 kişiden sadece 5.298’i (% 8,98) kadın iken, yüzde 91,02’si erkektir. Öğretmen açıkları giderilmemiş, sayıları 400 bini bulan işsiz öğretmenlerin atamaları yapılmadığı gibi, mevcut öğretmen açıkları, sayılarının yüz bini aştığını tahmin ettiğimiz ücretli ve vekil öğretmenler aracılığıyla kapatılmaya çalışılmaktadır. 2010–2011 eğitim-öğretim yılı itibariyle il ve ilçe Milli Eğitim müdürlükleri tarafından öğretmen ihtiyacı bulunan eğitim kurumlarına 77 bin 601 ücretli öğretmen görevlendirilmesi yapılmıştır. Milli Eğitim Bakanı’nın yaptığı açıklamaya göre resmi olarak 146 bin 194 öğretmen açığı bulunmaktadır.AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin %17,18’i yatırımlara ayrılırken, o günden günümüze kadar sürede bu pay sürekli olarak azaltılmış ve 2011 yılında %5,85’e kadar düşürülmüştür. 2002–2011 yılları arasında MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan payın trajik düşüşüne bakıldığında, AKP eliyle eğitim yatırımlarının nasıl bitirilme noktasına getirildiğini bütün açıklığıyla gözlemlemek mümkündür. Tamamıyla sınav odaklı olan ve piyasa ilişkileri içine çekilen eğitim sistemi ile birlikte sınavlara hazırlık süreci de daha fazla önem kazanmıştır. Bu durumun en somut sonuçlarını özel dershane sayılarının artışında gözlemlemek mümkündür. Türkiye’de özel dershane sayısı 2002 yılında 2 bin 122 iken, 2011 yılında 4 bin 99’a çıkmıştır. 2002 yılında dershanelere giden öğrenci sayısı 606 bin 522 iken, 2011’de 1 milyon 234 bin 738’e; bu dershanelerde çalışan öğretmenlerin sayısı ise 19 bin 881’den, 50 bin 209’a yükselmiştir. AKP hükümeti döneminde dershanelerin sayısı iki kat artarken, teşviklerin de etkisiyle özel okullara giden öğrencilerin sayısı 223 binden 498 bine yükselmiştir. Türkiye’de 9 milyonun üzerinde engelli vardır. Türkiye nüfusunun yaklaşık % 12’sini oluşturan engellilerin eğitim hakkından yeterince faydalanabildiklerini söylemek mümkün değildir. Sayıları 1 milyonu bulan 4-18 yaş arasındaki engelli çocukların ancak 30.000 kadarı eğitim hakkından yararlanabilmektedir. Öğrencilerimizi kelimenin tam anlamıyla test makinesi haline getiren SBS, YGS, LYS, KPSS vb gibi sınavlar, eğitim sistemimizin omurgası haline gelmiştir. İlköğretimden ortaöğretime geçiş sınavları üç kez değişikliğe uğramıştır. 6., 7. ve 8. sınıflara uygulanmaya başlanan SBS, daha sonra kademeli olarak sadece 8. sınıflara uygulanır hale getirilmiş, üniversiteye giriş sınavları da neredeyse her yıl değiştirilmiştir. Geçtiğimiz eğitim öğretim yılının kuşkusuz en önemli olaylarından birisi YGS’de yaşanan şifre skandalı ve sonrasında yaşananlar olmuştur. ÖSYM’nin şifre skandalı nedeniyle 1 milyon 700 bin öğrenci ve aileleri büyük bir travma yaşamış, ancak şifre skandalına neden olanlar hakkında herhangi bir yasal işlem yapılmamıştır. 2010-2011 eğitim ve öğretim yılında eğitimde dinsel muhafazakarlaşmanın geldiği boyutları gösteren çok sayıda örnek olay yaşanmıştır. Kız ve erkek öğrencilerin birbirine 45 cm’den fazla yaklaşmaması, karma okullarda kız erkek öğrencilerin yemekhanelerinin ayrılması gibi uygulamaların yanı sıra, özellikle 18. Milli Eğitim şurasında dile getirilen kız ve erkek öğrencilerin okullarının ayrılması konusu eğitim sisteminin nasıl bir kuşatma altında olduğunun önemli örneklerinden birisidir.Ders kitapları cinsiyet ayrımcı unsurlar barındırmaya devam etmektedir. Sendikamızın ilk ve ortaöğretim ders kitapları üzerinde yaptığı ve web sitemizde yer alan taramalar, eşitsizliğin boyutlarını gözler önüne sermektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Danıştay’ın kararlarına rağmen zorunlu din dersi uygulamasının değişimi ile ilgili herhangi bir somut adım atılmamıştır. Bireylerin kendi anadillerinde eğitim görme hakkı önündeki engeller sürmekte, anadilinde eğitim talep eden kesimler önce polis şiddetiyle karşı karşıya kalmakta sonrasında yargı kıskacına alınmaktadır. Eğitim ve bilim emekçilerinin ekonomik, demokratik, sosyal ve özlük haklarında kayda değer bir iyileştirme yapılmamıştır. Yıllardır uygulanan TKY uygulamalarına paralel olarak geliştirilen İlköğretim Kurumları Standartları uygulamasıyla eğitim emekçileri angarya işlerde çalıştırılmaya ve görevleri olmayan işleri yapmaya zorlanmışlardır.Eskişehir’deki 15 Mart 2010’da kaybolan üyemiz Mehmet Ali Örkmez ile Muğla’da kaybolan üyemiz Casim Uzuneminağaoğlu öğretmenlerimizin bulunması için yapılan bütün girişimlerimiz sonuçsuz kalmış, kayıp öğretmenlerin bulunması için yetkililerce yeterli çaba gösterilmemiştir. Eğitimde eşitsizlik ve adaletsizliğin en önemli göstergelerinden birisi olarak bölgeler ve iller arası gelir dağılımındaki eşitsizlik devam etmektedir. Ekonomik imkânların kısıtlılığı, çocuk ve gençlerimizin okula devamını engelleyen en önemli faktör olmayı sürdürmektedir.EĞİTİM SEN MARDİN ŞUBESİ
|
2513 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |