Basına ve Kamuoyuna3. yargı paketi meyvelerini vermeye başladı. Özel Yetkili Mahkemeler’in kaldırılacağı iddiaları gölgesinde, olağanüstü yargılama rejimini pekiştiren düzenlemeler bir bir hayata geçirildi. Her yargı reformunda olduğu gibi bu reformdan da devlet güdümlü katliamcılar yararlandırıldı. Söz konusu katillerin reformlardan ilk yararlananlar olduğu gözetildiğinde demokrasi adına değişen pek bir şey olmadığı görülmektedir.Daha önce Hizbullahçıların serbest bırakılmasını sağlayan yargı reformu, bu defa Bahçelievler Katliamı’nı gerçekleştiren katillerin serbest bırakılmasını sağladı. Ancak bu reformlar, siyasi soruşturmalarla tutuklanan binlerce insanı hukuksuz ve keyfi kararlarla cezaevinde tutmaya devam etmektedir.
Sendikamız üye ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu tutuklu KESK’liler için de benzer bir yöntem izlenmiş ve Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yasaya aykırı şekilde verdiği gerekçesiz kararıyla tutukluluklarının devam etmesi sağlanmıştır.
Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı 31 Mart 2012 tarihli rapora göre, cezaevlerinde siyasal suçlardan 5 bin 124 kişi tutuklu, 3 bin 846 kişi de hükümlü olarak bulunmaktadır. Toplam 8 bin 970 siyasi tutuklunun bulunduğu bir ülkede demokrasinin işlerliği konusunda önemli bir sorunun bulunduğuna şüphe yoktur. Öyle ki CMK’nın yürürlüğe girdiği 2005 yılında cezaevlerinde toplam 55 bin 870 kişi bulunmaktayken; 2012 mart ayı raporuna göre toplam 132 bin 369 kişi bulunmaktadır. Yedi yıl içerisindeki bu ciddi artışla birlikte, yargılama pratiklerinin siyasal çatışmanın merkezine oturduğu gerçeği karşımıza çıkmaktadır.
Yargılama Rejimi AKP’nin Dikensiz Gül Bahçesi Yaratma Amacının Aracı Olmuştur! Artık Adalet, Eşitlik Ve Özgürlük Talep Etmek De Suç!
1978 yılında, TİP’li 7 genci insanlık dışı yöntemlerle öldürenler, aldıkları her can için 2 yıl cezaevinde kalmış ve mahkeme tarafından serbest bırakılmıştır. Hrant Dink cinayetinin ardındaki eller ortaya çıkarılmadığı gibi cinayetle ilişkili bazı önemli isimler yeterli delil yok denilerek serbest bırakılmıştır.
Sivas Davası olarak bilinen ve toplumun geniş kesimlerinin adalet talebine rağmen yürütülen yargılama pratiği ise zamanaşımına uğratılmıştır. Uludere’de yaşanan katliam halen aydınlatılmayı beklemektedir. Bu tablo içerisinde, milletvekilleri, gazeteciler, öğretim üyeleri, öğrenciler, sendikacılar, kadınlar, emekçiler kısaca toplumun muhalif tüm kesimleri cezaevlerinin duvarlarıyla ya da polisin can alan aşırı ancak resmi şiddetiyle karşılaşmaktadır.Adaletin tamamen ortadan kalkmasının yanı sıra adalet talep etmenin dahi suç olduğu bir dönemde KESK üye ve yöneticilerimize sorulan sorular, AKP’nin asıl olarak kimler için yargıda reform yapmak istediğinin bir kanıtıdır.
Öyle ki gözaltına alınan sendika üye ve yöneticilerimize sorulan sorulardan bazıları şu şekildedir; · 8 Ekim 2011 tarihinde KESK ve sağlık örgütlerinin ortaklaşa düzenlediği mitinge neden katıldınız?
Bu mitinge katılmaktaki amacınız neydi?
Mitinge katılmak için herhangi bir yerden talimat aldınız mı?
· Eğitim Sen Şube başkanlarının gözaltına alınmasını neden protesto ettiniz?
· 21 Aralık 2011 tarihinde KESK tarafından yapılan iş bırakma eylemine katılmak için kimden talimat aldınız?
· 26 Ocak 2012 tarihinde TBMM’de görüşülmekte olan sendika yasasını neden protesto ettiniz?
· 13 Şubat ve 13 Nisan’da KESK’li kadınların tutuklanmasını neden protesto ettiniz?
· 4+4+4 eğitim yasasına yönelik olarak neden protesto eylemleri düzenlediniz?
Bu eylemleri düzenlemekteki amacınız neydi?
Bu konuda herhangi bir talimat aldınız mı?
· İran’da yaşanan insan hakları ihlallerini neden protesto ettiniz?
İran Büyükelçiliği’ne neden siyah çelenk bıraktınız?
Sendikalara ve sendikal mücadeleye yönelik bu hukuksuzluk, keyfi gözaltılar ve akla ziyan suçlamalar, yargının ve emniyetin genel olarak topluma ve toplumun örgütlü, muhalif güçlerine tamamen iktidarın gözü ile baktığını göstermesi açısından önemlidir.
Türkiye’de bir süredir tartışılan “adalet” ve “hukuk” kavramları, muhalif güçleri hedef alan baskı ve yıldırma politikalarıyla tamamen anlamını yitirmiştir.
Türkiye’nin her yerinde örgütlü, farklı siyasi görüş ve etnik kimliklere sahip yüz binlerce üyesi olan bir sendika ve konfederasyonun, siyasi amaçlarla bizzat emniyet ve yargı tarafından kuşatılmak istenmesi, en temel faaliyetlerinin suçlamalara konu olması, Türkiye’de hukuk ve adalet sisteminin iflas ettiğinin kanıtıdır.
KESK olarak, tamamıyla keyfi ve siyasi operasyonlarla yürütülen bu sürecin derhal sonlandırılmasını istiyoruz.
Katillerin değil; hukuksuz, delilsiz, tamamen siyasi operasyonlarla tutukladığınız herkesin özgürlüğüne kavuştuğu bir Türkiye istiyoruz.
Yok edilen adalet duygusunun, yeniden filizlenmesinin tek yolunun buradan geçtiğini tekrar kamuoyunun bilgisine sunuyoruz. KESK MARDİN ŞUBELER PLATFORMU
|