Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz...!ZULME İSYAN, HAKSIZLIĞA KARŞI GREV; Gezi Parkı’nın yağmalanmasına karşıgelişen halk hareketi, bugün toplumun sesi duyulmak istenmeyen tüm kesimlerinin, kadınların, gençlerin, çevre hareketinin, ezilen kimlik mücadelelerinin, eğitim ve sağlık hakkı mücadelesinin talepleri ile buluşmuştur. AKP toplumun önemli bir kısmını kendi iktidar düşlerini hayata geçirmek için baskıyla sindirmekte, hak ve özgürlükleri kısıtlamaya çalışmaktadır. Gezi parkında yer alan ağaçların sökümüne karşı tutulan nöbete yapılan vahşi saldırı ile başlayan süreç, bugün halkın demokratikleşme ve özgürlük talepleri ile buluşmuş ve onun simgesi olmuştur. Taksim’deki son yeşil alanın rant getirecek bir projeye kurban edilmesine karşı başlayan direniş, iktidar tarafından şiddet kullanılarak bastırılmak istenmiştir, hoyratça güç gösterisi direnişin ülke çapına yayılmasına ve büyümesine neden olmuştur. Bu tutum onlarcası ağır, binlerce yurttaşımızın yaralanmasına, iki gencecik yurttaşımızın ölmesine neden olmuştur. Halk, Erdoğan’ın ağzından çıkan her sözün kanun olamayacağını, kendi haklı ve meşru taleplerinin şiddetle bastırılamayacağını göstermiştir. Tayyip Erdoğan ise kendi halkını gaz bombalarına boğmuş, sokak ortasında işkence yaptırmış, yurttaşlarını sakat bırakmış ve ölümüne neden olmuş bir hükümetin başıdır. AKP iktidarının, her toplumsal talebişiddetle bastırma tutumu çığırından çıkmıştır. Bizler ülkemize dair sorumluluğumuz gereği, Başta Başbakan olmak üzere AKP iktidarını Taksim’den Türkiye’ye yayılan direnişin şartlarını yerine getirmeye çağırıyoruz: · Taksim Gezi Parkı’nın park olarak kalacağı resmen ilan edilmelidir. · Halka uygulanan şiddetin sorumluları hesap vermeli ve istifa etmelidir, biber gazı kullanımı yasaklanmalıdır. · Ülkenin dört bir yanında gözaltına alınan binlerce kişi hakkında hiçbir soruşturma açılmayacağı ilan edilmeli, yaratılan mağduriyetler nedeniyle halktan özür dilenmelidir. Taksim başta olmak üzere Türkiye’deki tüm meydanlarda, kamusal alanlarda toplantı ve eylem yasaklarına son verilmelidir. Bu şartlar gayet açık, net ve meşrudur. Bu taleplere karşı uygulanan şiddet ise gayrimeşrudur. Erdoğan’ın ifadesiyle“Kendi halkına zulüm eden iktidar, meşruiyetini bitirmiş demektir.” Türkiye’de uzun süreden beri işçi sınıfının, kamu emekçilerinin kazanılmış haklarına onların, sendikal özgürlüklerine yönelik kapsamlı bir saldırı yürütülmektedir. Ayrıca meslek örgütleri baskı altına alınmak istenmektedir. Güvencesizlik, taşeronlaşma, esnek ve kuralsız çalıştırma ve işsizlik başlığı altında çalışma yaşamı tüm ücretliler ve emekçiler açısından bir cehenneme dönüştürülmektedir. Emek ve meslek örgütleri bu süreçte tepkilerini ifade etme çabasındadır. Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK ) olarak daha önce 5 Haziran tarihinde güvenceli istihdam ve ücret güvencesi talebiyle grev yapacağımızı ilan etmiştik. (Bugün ülkedeki durum, KESK’in ilan ettiği grev taleplerini aşmıştır.) Değerli Basın Emekçileri, Yoksulluğun, adaletsizliğin, hukuksuzluğun hüküm sürdüğü, emeğin hakkının yok sayıldığı bir ülkede yaşayan tüm kesimler gibi biz kamu emekçileri de geleceğe güvenle bakamıyoruz. Çünkü bir insanın geleceğine güvenle bakabilmesi ancak kişinin gelirinin, sosyal güvenliğinin, sendikal hak ve özgürlüklerinin garanti altı altına alınmasıyla mümkündür. Tüm çalışanlar gibi kamu emekçileri de geleceğe ilişkin beklentilerini koruyabildikleri ölçüde kendisini ve ailesini güvende hissedebilir. Oysa kamu emekçileri istikrarsızlıkla kol kola giren güvencesizliği her geçen gün biraz daha fazla hissetmektedir. Yıllardır hayata geçirilen yasalarla, kanun hükmünde kararnamelerle, fiili uygulamalarla kamu emekçilerinin iş güvencesi alabildiğine sınırlanmıştır. Özellikle son on yılda esnek, performansa dayalı, kuralsız, güvencesiz istihdam katlanarak artmıştır. Kamunun toptan tasfiyesinin hızlandırıldığı, özelleştirme ve taşeronlaştırma ile kamu yararının rafa kaldırılmak istendiği koşullar yetmiyormuş gibi her gün hayata geçirilen yeni düzenlemelerle iş ve ücret güvencemiz adım adım yok edilmek istenmektedir. Hangi ad altında istihdam edilirse edilsin tüm kamu çalışanları günümüzün çağdaş köleliği dediğimiz 4/C’li istihdama doğru hızla sürüklenmektedir. Son olarak 15 Mayıs’ta AKP iktidarı tarafından TBMM’ye sevk edilen “hükümet memurluğu” torba yasa tasarısıkamuda kariyer ve liyakat ilkelerini tamamen ortadan kaldırmayıhedeflemektedir. Ehliyetsiz, vasıfsız ama sadece yandaş olduğu için özel sektörden kamuya üst düzey yöneticiliğe atanmanın önünü açan düzenleme ile AKP’nin devletleşme sürecinin önündeki son engeller de ortadan kaldırılmak istenmektedir. Yandaş-Tüccar-CEO takımının açıktan atamayla müdür, genel müdür, müsteşar makamlarına taşındığı bir kamu yapılanması yaratarak doğrudan kamu emekçilerinin iş güvencesini hedef alınmaktadır. Bütün bu nedenlerle, yukarıda saydığımız talepler ekseninde yarın (5 Haziran’da) iş bırakıp, kent meydanlarında barışçıl demokratik tepkimizi ve AKP faşizmine teslim olmayacağımızı göstereceğiz. AKP’yi bu uyarıyı dikkate almaya, günlerdir sokaklarda bu ülkenin işçilerinin, emekçilerinin, kadınlarının, gençlerinin, kısacası tüm halkın açıkça ortaya koyduğu iradenin ve taleplerinin gereğini yapmaya çağırıyoruz. Halkımızı da bu süreci hak ve özgürlüklerimiz lehine genişletecek bir biçimde örgütlü davranmaya ve mücadeleye davet ediyoruz.
|
1870 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |