ŞİDDETSİZ BİR TOPLUM, ADALET, EŞİTLİK VE BARIŞ İÇİN DİRENAKP iktidarının ayrımcılık ve eşitsizlik üreten cinsiyetçi
politikaları sonucunda bütün bir toplum şiddet sarmalının içine itilmektedir.
Bugün 11 yıllık iktidardan beslenen erkek egemen tahakküm en kirli yüzünü
kadınlara yönelik şiddet, taciz, tecavüz, istismar ve cinayetler olarak
göstermektedir. Rakamlarla geçiştirilmeye çalışılan, çeşitli adli tedbirlerle çözüme ulaştırılmak istenen erkek şiddeti kadınları evlerinde, sokakta ve iş yerlerinde hedef almaya devam etmektedir. Erkek şiddeti sistematik ve yaygın şekilde sürdürülmekte; bizzat iktidardakiler tarafından meşrulaştırılmaktadır. Kimi zaman Başbakan’ın ağzından çıkan bir sözle başlamakta kimi zaman da kamu görevlileri tarafından doğrudan uygulanmaktadır. Her seferinde kadınların bedenleri, emekleri, kimlikleri ve hayatları erkek egemen düzen tarafından şekillendirilmeye çalışılmaktadır.
“25 Kasım Kadına
Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma Günü”nde istatistiklerin aslında
hayalleriyle, geçmişiyle, yarınıyla insana dair olduğunu unutmadan, erkek
egemen düzenin yarattığı tabloyu açıklıyoruz. Kadın cinayetleri, taciz ve tecavüz olayları hız kesmeden
sürüyor; Kadınlarla erkeklerin aynı evde aile kurmadan birlikte
yaşamalarını kendi demokrasi anlayışına uygun bulmayanlar; 2013’ün ilk on
ayında 149 kadının en çok kutsal aile üyeleri tarafından katledildiğini
bilmiyorlar mı? Onlar görmezden, duymazdan gelse de, bizler biliyoruz ki
kadınlar en çok eşleri, eski eşleri, babaları, ağabeyleri ve yakın akrabaları
tarafından öldürülüyor. İktidar tarafından her gün yeniden üretilen kutsal aile
miti biz kadınlar için ölüm kusmaya devam ediyor. Cinsel taciz, tecavüz ve istismarın devlet eliyle yürütülmesi ve meşrulaştırılması; bu yıl içinde 148 kadının yaşamlarında büyük yaralar açılmasına neden oldu. Bir değil, iki değil onlarca kadın cinsel tacize ve tecavüze uğrarken, ‘Doğur devlet bakar!’ diyen zihniyet; yeni kurbanlar aramaya devam etmekte; sistemin adaleti hâkimlerin takdir yetkisini arttırmaktadır. Failler bu yolla serbest kalmakta, kadınlar kurban haline getirilmektedir.
Erkek şiddeti, küçük devletçikler olan evlerde, sokaklarda ve
iş yerlerinde hayatlarımızı tehdit ederken; devlet kurumlarının taciz ve
tecavüz rakamlarının hiç de aşağı kalmadığı ortadadır. Bu sene içerisinde kamu
kurumları içerisinde yaşanan 21 olayda 116 kız çocuğu cinsel istismara
uğramıştır. İstismarcı devlet görevlilerinin hiçbiri ceza almadığı gibi; Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı yetkililere, İstanbul’daki kurumda
olduğu gibi, terfi verilmiştir. Bu bir ödüllendirme değil de nedir? Biz KESK’li kadınlar; şiddetsiz bir toplum, eşitlik ve adalet
taleplerimize sahip çıkarak; şiddetin her türlüsüne; tacizlere, tecavüzlere,
istismarlara ve katliama sessiz kalmayacak; yaşamın her alanını dönüştürmeye
devam edeceğiz. hak kayıplarına dikkat
çekmeye çalışan, emek ve demokrasi mücadelesi verenler de erkek devletçe tutsak
edilmektedir. 12 KESK’li kadın hala cezaevinde tutulmakta, birçoğumuz hakkında
her gün yeni davalar açılmaktadır. Tutuklama, gözaltı ve yargılama yoluyla
sessizleştirilmeye çalışsak da biz KESK’li kadınlar; daha önce olduğu gibi bizi
eğitim, sağlık, hukuk ve istihdam politikaları ile geleneksel kutsal aile mitleriyle
kuşatma çabasında olanların emeğimiz ve bedenimiz üzerinde kurmaya çalıştığı
denetimine karşı çıkmaya; örgütlenmeye, değiştirmeye, mücadele etmeye devam
edeceğiz. Barış Sürecinde Biz Kadınların Talepleri Görmezden Geliniyor Silahların sustuğu, çatışmaların yaşanmadığı, savaşa bağlı
ölüm haberlerinin gelmediği bir döneme girdik. Ancak; herkesin malumudur ki;
iktidarların gerekli mekanizmaları oluşturarak toplumun her kesiminin
katkılarıyla yürütmesi gereken demokratikleşme sürecinde biz kadınların
talepleri görmezden gelinmektedir. Biz kadınlar savaş boyunca eril şiddetin her türlüsüne karşı
verdiğimiz direnişi barış için vermeye devam ediyoruz. Bizler için zaten var
olmayan sınırlara örülen duvarlara karşı; erkek egemen düzenin tüm duvarlarını
yıkma mücadelesi vermeye; eşit, adil ve demokratik bir yaşam için örgütlü
gücümüzle direnmeye devam ediyoruz. Dün Mirabel kardeşlerdik; bugün panzerlerin önüne korkusuzca
çıkan kırmızılı ve siyahlı kadınlarız. Biz, utanç duvarlarına karşı bedenini
ölüme yatırmaktan çekinmeyen; emek, özgürlük, adalet ve barış mücadelesinde
adım adım, ilmek ilmek yaşamı örenleriz. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma
Günü eylemliklerimizle; Gezi Direnişinde kadın dayanışması ve mücadelesini
yükselten kadınların sesini sesimize kattığımızın bir ifadesi olarak iş
yerlerimizde kırmızılar giyiyor; “Bedenimiz, kimliğimiz, emeğimiz ve hayatlarımız bizimdir!”
diye sesleniyoruz.
ŞİDDETSİZ BİR TOPLUM, ADALET, EŞİTLİK VE BARIŞ İÇİN DİREN KADIN!
|
2284 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |