Bu yıl işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs’ı 124. kez kutluyoruz.1 MAYIS
Ey kedkarên ku dibêjin “Ev hin destpêk e, têkoşînê bidomînin”
Kurdino, Tirkino, Erebino, Siryanino, Ermenino;
Ên ku sînga xwe didine ber qedexekirin, zordarî û êrîşan,
Jinên ku ji malên li wan kirine zindan derdikevin,
Hevalên Oxir, Ceylan, Alî Îsmaîl, Ethem û Berkîn, ciwanên delal,
Kedkarên çapemeniyê yên bi rûmet.Bı agıre şoreşa Rojava ez ve sılav dıkım.
“Bu Daha Başlangıç, Mücadeleye Devam” diyen Emekçiler,
Kürtler, Türkler, Araplar, Süryaniler, Ermeniler;
Yasaklara, Baskılara, Saldırılara Göğüs Gerenler,
Eve Hapsedilmeye Karşı Sokağa Çıkan Kadınlar,
Uğur’un, Ceylan’ın Ali İsmail’in, Ethem’in, Berkin’in Arkadaşları Sevgili Gençler,
Değerli Basın Emekçileri,
Bu yıl işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs’ı 124. kez kutluyoruz.
Bugün kol kola, omuz omuza sözümüzü ve türkülerimizi söylüyor, 1 Mayıs 1977, 1989 ve 1996’da yitirdiğimiz emekçileri anıyoruz.
Tüm mağdurlarla, yoksullarla, dışlananlarla, işsizlerle, işçilerle, kamu emekçileriyle, mimar ve mühendislerle, aydınlarla, sanatçılarla, kadınlarla, gençlerle, emeklilerle, basın emekçileriyle omuz omuzayız. Ve bu bilinçle taleplerimizle, rengarenk bayraklarımızla, türkülerimizle, halaylarımızla tek yüreğiz.
Bizler insanca ve onurlu yaşam istiyoruz. Bu yüzden taşeron çalıştırmayla, esnek çalıştırmayla, sözleşmeli personel uygulamalarıyla köle olmaya direniyoruz, direnmeye de devam edeceğiz. Kapitalist moderitenin tüm neoliberal saldırılarına karşı, topyekün savaştık savaşmaya devam edeceğiz.
Bu yüzden grev ve gerçek toplu sözleşme ile örgütlenme ve siyaset yapma hakkımızın engellenmesine karşı çıkıyoruz. Ölümüne çalıştırılmaya, simit hesabıyla yapılan artışlara, pazarda alınıp satılan bir meta muamelesi görmeye hayır diyoruz.
Kamu emekçileri olarak sefalet ücretlerinden bıktık usandık. Yandaş konfederasyonla hükümetin kirli pazarlıkları, satış sözleşmeleri ile açlığa mahkum olmak istemiyoruz. En insani ve en temel haklarımızı savunduğumuzda “terörist” damgası yemek, tutuklanmak istemiyoruz. Çünkü bizler, bu ülkenin onurlu insanları ve emekçileri olarak insanca yaşamak istiyoruz.
Peş peşe çıkarılan torba yasalarla kazanılmış haklarımız birer birer elimizden alınıyor, esnek, kuralsız, taşeron ve angarya çalışma yaygınlaştırılıyor.
Sendikal haklarını kullandıkları için emekçiler her gün polis-işveren işbirliğiyle saldırıya uğruyor, işten atılıyor, sürgün ediliyor, soruşturmalara maruz kalıyor, tutuklanıyor. Somut bir delile dayanmadan, hukuksuz bir şekilde 2,5 yıldır cezaevinde tutuklu bulunan eski yöneticimiz ve üyemiz Doğan ANĞAY ve Seyfettin YAVUZ’un bir an önce tahliye edilmelerini, eşlerine, çocuklarına, dostlarına ve mücadale arkadaşlarına kavuşmalarını istiyoruz.
Madenler ve elektrik santralleri başta olmak üzere geriye kalan birkaç kurum bile özelleştirilerek sermayeye peşkeş çekiliyor.
Gelir dağılımı oranlarındaki ve vergi adaletsizliğindeki uçurum her gün biraz daha büyüyor.
Ancak bir savaşta yaşanabilecek sayıda insanımızı her gün yaşanan kaza süsü verilmiş iş cinayetlerinde yitiriyoruz.
Hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet ve talan artık AKP’nin kıblesi ve siyaset felsefesi olmuş durumda.
Ama artık bu böyle gitmez, gitmeyecek. Gün geldi, devran dönüyor! AKP 8 Mart’tan Newroz’a, Gezi’den 1 Mayıs’a işyerlerinde, alanlarda, sokaklarda direnen, mücadele eden emekçilere er ya da geç hesap vermekten kurtulamayacak. AKP tomalarla, gazla, copla, plastik mermiyle bizleri engelleyeceğini sanıyorsa yanıldığını görecektir.
Çünkü bizler, sokaklarda, meydanlarda, işyerlerinde, okullarda, yoksul mahallelerde ayağa kalkıp yüzlerini güneşe dönenleriz.
Çünkü bizler artık istediğimiz ülkenin, umut ettiğimiz yaşamın hayal olmadığını biliyoruz. Ve biliyoruz ki gelecek direnen, mücadele eden emekçilerindir.
Değerli Emekçiler, Yoldaşlar,
Biz “namus” kisvesiyle öldürülmek, sermayeye ucuz işgücü olmak, Roboski’de devletin bombasıyla, Okmeydanı’nda devletin gaz fişeğiyle vurulup öldürülmek istemiyoruz. Acımızla alay edilmesini, seçim mitinglerinde hedef gösterilmeyi kabul etmiyoruz. Biz inşaat çılgınlığıyla güneşimizin, parklarımızın, ağaçlarımızın çalınmasına isyan ediyoruz. Kar ve rant için derelerimizin kurutulmasına, toprağımızın zehirlenmesine, plaza dikilecek diye mahallemizden sürülmeye artık yeter diyoruz.
Günümüzde emek mücadelesi artık sadece iş ve ücret taleplerinden ibaret değildir. Türkiye’de emek mücadelesini halkların eşitlik talebinden, Gezi direnişinde ortaya çıkan toplumsal ve siyasal ihtiyaçlardan, vahşi kapitalizmin yarattığı insani ve ekolojik yıkımlardan, karşı karşıya getirildiğimiz savaş tehlikesinden, ayrımcılığa uğrayanların ve ötekileştirilenlerin taleplerinden ayrı düşünülemez.
Bu nedenle emek mücadelesi, halkların eşitlik mücadelesi, toplumun her kesiminin sosyal hak ve adalet ihtiyacı, doğanın korunması, halkların barış ve çözüm talepleri ile buluşmadıkça, ülkenin bir bütün demokratikleşmesine katkısı yeterli olmayacaktır.
Demokratikleşmenin önündeki engeller varlığını koruduğu, demokratik mekanizmalar zayıfladığı sürece hem gelir dağılımındaki adaletsizlik derinleşecek, hem de emekçilerin hak arama yolları tıkanacaktır.
Kürt Sorunu’nun savaşla çözülmeyeceğini yıllarca büyük bedeller ödeyerek görenler olarak kardeşlerimizle, komşularımızla savaşa hayır diyoruz! Biz, Kürt sorununun, demokratik ve eşit yurttaşlık temelinde çözülmesini istiyoruz. 30 yıldır süren kirli savaşın son bulması ve ülkenin radikal bir demokrasiye kavuşması için, 2013 Newrozunda sayın Abdullah Öcalan tarafından başlatılan demokratik çözüm ve müzakere sürecinin bir an önce yasal statüye oturtulmasını, başta KCK ve hasta tutsakların özgürlüklerine kavuşmasını istiyoruz. 35 sivil insanın katledildiği ve yaklaşık 800 gündür adalet bekleyen Roboski halkı ve kamuoyunun beklentileri ve talepleri gerçekleştirilmeli, katliamın askeri ve siyasi failleri derhal yargı önüne çıkarılmalıdır. AKP hükümeti bir tarafta İmralıda Sayın Abdullah Öcalan ile Çözüm ve müzakere sürecini devam ettirirken diğer tarafta da karakol ve kalekol yapımını hızlandırması tam bir ikiyüzlülük ve savaş politikasıdır. Hükümet bu tutumundan derhal vazgeçmelidir.
Emperyalist bloklar tarafından teşvik edilen ve Ortadoğuyu kan gölüne çeviren iç savaşların son bulmasını ve Rojava devriminin açığa çıkardığı, bütün dinlerin, dillerin, kültürlerin demokratik bir sistem içinde temsil edildiği yönetim modeli tüm ortadoğuya model olmalıdır. Akp hükümeti, Rojava devrimini boğmaya, boşa çıkarmaya ve kuşatma altına almak için çetelere verdiği destekten vazgeçmelidir.
Rojava devrimine karşı, emperyalist ülkelerin desteklediği çetelerin saldırıları sürerken Kürdistan Federal Yönetimince Rojava sınırına hendek kazılmasını kınıyor, KDP yönetimini kazdığı hendekte boğmaya söz veriyoruz.
Anadolu’nun kadim halkı Ermenilere karşı, 1915’te uygulanan sürgün, soykırım, talan, kırım ve katliam ile yüzleşilmeli coğrafyamız da halkların kardeşliği ve eşitliği egemen kılınmalıdır.
Erkek şiddetine, taciz, tecavüz ve kadın cinayetlerine, AKP’nin ve sistemin kadın düşmanı politikalarına, kadını eve ve aile içine hapsetmeye çalışan zihniyetine karşı, evde, işte, okulda, yönetimde ve siyasette tam eşitlik ve özgür kadınlar istiyoruz.
ÖZGÜR VE DEMOKRATİK BİR ÜLKEDE YAŞAMAK DİLEĞİYLE
YAŞASIN 1 MAYIS!
BİJİ YEK GULAN
|
1646 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |